Sezgi mi, bilgi mi onemlidir ?
İnsanoglunun bilimsel ve teknik gelisimi ile gündeme geldiğini düşündüğüm ” Sezgi mi, bilgi mi onemlidir ?” sorusuna günümüzde bilim insanlarından, şimdiye kadar pek de alışık olmadığımız yaklaşımlar gelmeye başladı.
Max Planck İnsani Gelişim Enstitüsü müdürü olan Gerd Gigerenzer,
sezginin doğru cevabının aniden “bilmek” değil,
hangi bilgilerin önemsiz olduğunu hissederek bunları gözden çıkarmak olduğunu söylüyor.
Gut Feelings: The Intelligence of the Unconscious kitabının yazarı Gigerenzer, kendisinin hem sezgisel hem de mantıklı birisi olduğunu söylüyor. “Bilimsel çalışmalarımda sezgilerim var, neden belirli bir yolun doğru olduğunu düşünüyorum daima açıklayamam ama buna güvenmem ve devam etmem gerekiyor. Aynı zamanda bu sezgileri kontrol edebilme ve neler hakkında olduklarını anlayabilme yeteneğim var. Bu Bilim ile ilgili kısım. Fakat, özel hayatımda içgüdüye güveniyorum. Mesela eşimle ilk tanıştığımda hesap kitap yapmıyordum, o da öyle yapmadı “dedi.
Bunu size anlatıyorum çünkü okuyucularımdan biri, Joy Boleda, beni şaşırtan bir soru sordu.
Sezgi hakkında ne düşünüyorsun? Hiçbir zaman bir zeka derecesi olarak görülmemiştir, fakat sezgileri çok güçlü olan bir kişinin, daha zeki olduğunu düşünüyor musunuz?
Kanaatimce evet, özellikle de entelektüel olarak meraklı, bilgi edinirken titiz davranan ve kendi varsayımlarına meydan okumaya istekli insanların daha zeki olduğunu düşünüyorum.
Basit bir şekilde anlatırsam. Eğer tüm yaptığınız bir sandalyede oturup ve sezginize güvenmek ise, zekanızı pek kullanmıyorsunuzdur. Fakat bir konuyu derinlemesine araştırırsanız ve sayısız olasılıkları incelerseniz, hissettiklerinizde neyin önemli ve neyin önemli olmadığını içgüdülerinizle anlayabilirsiniz.
Bazı açılardan, sezgi, kollektif zekanın net bir şekilde anlaşılması olarak algılanabilir. Örneğin, çoğu web sitesi bugün sezgisel bir şekilde düzenlenmiştir; bu, çoğu insanın anlaması ve gezinmesi için kolaydır. Bu yaklaşım, uzun yıllar süren online kaos sonrasında, hangi bilgilerin gereksiz ve neyin gerekli olduğunun ortak bir bilgelikle fark edilmesi sonucunda ortaya çıktı.
Theo Humphries, sezgisel tasarımın “talimatları kullanma kılavuzu olmadan anlaşılabilir” olarak tanımlanabileceğini savunuyor. Bir sey çoğu insana mantıklı geldiğinde bu genellikle doğrudur, çünkü işlerin çalışma biçimiyle ilgili ortak bir anlayışa sahiptirler.
Beyninizi kullanıp, mantıksal argümanları paylaşırsanız, sezgisel güçlerinize güvenilir ve saygı duyulur
Disiplinli sezgilerin gücüne mümin olduğumu söyleyebilirsiniz. Beyninizi kullanıp, mantıksal argümanları paylaşırsanız, sezgisel güçlerinize güvenir ve saygı duyarım. Ancak, sadece hamaginıza oturup kendi sezginize güvenmemi isteyecek olursanız, elveda demeden kapıdan hızlıca çıkarım.
Bunu kişisel deneyimlerden söyleyebilirim; ne kadar çok araştırma yaparsam, sezgilerim o kadar iyi işler. Bu konuyla ilgili düşüncelerinin bir ifadesidir,
Albert Einstein,
“Sezgisel zihin kutsal bir armağandır ve mantıksal zihin sadık bir hizmetkardır” dedi. Hizmetçiyi onurlandıran ve bu hediyeyi unutan bir topluluk yarattık.”
Bazen kurumsal bir yetki veya grup düşüncesi veya belirli bir sonuç üretme arzusu rasyonel zihninizin yanlış yönde gitmesine neden olabilir. Bazen sizi kurtarma gücüne sahip olan şey sezgidir. Kendinizi kandıran “kötü duygular”, sizi yanlış bir şekilde bu yönde devam etmeye itse bile, bunları dinlemek bir hatadır.
Akıllı insanlar bu duyguları dinlerler, ve aramızdaki en akıllı insanlar ( büyük entelektüel gelişim sağlayan insanlar) sezgisel güçlerini kullanmadan bunu yapamazlar.
Çeviri :Serpilgül Vural
Add Comment