Başka sese uymaz annenin sesi, her sözün ararsan vardır Türkçesi
Atatürk; “Türk” demek “dil” demektir. Milliyetin çok belirgin niteliklerinden biri dildir. Türk milletindenim; diyen insan, her şeyden önce ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır.” (17 Şubat 1931)
Yine 1932 yılında Atatürk, TBMM’nin açılış konuşmasında, dil Devriminin başlaması ve Türk Dili Tetkik Cemiyeti’nin kurulması dolayısıyla dil konusuna değinmiş ve şunları söylemiştir:
“Türk dilinin kendi benliğine, aslındaki güzellik ve zenginliğe kavuşması için, bütün devlet teşkilatımızın dikkatli, alâkalı olmasını isteriz. Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması, milli hissin gelişmesinde başlıca müessirdir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki, bu dil şuurla işlensin. Ülkesini ve yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk Milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.”
Yazımızın başlığında geçen her sözün ararsan vardır Türkçesi sözü ile Ziya Gökalp ve Atatürk’ün Türkçe hakkındaki düşünceleri çok açık bir şekilde Türkçe dilinin yabancı diller etkisi ile gerçek niteliklerinden uzak olduğunu ve “Ulusal Kültür ve Kimlik” için “Ulusal Dilin” tartışılmaz önemini vurgulamaktadır. Görülen o dur ki, Türkçe, Osmanlı döneminde ve hatta Türklerin İslam dinine geçmeleri ile ağır yara almıştır. Osmanlı da Saray Kültürü olarak ortaya çıkan Osmanlıca denilen uydurma dil ile konuşmak önemsenmiş Ulusal Kültüre de ihanet edilmiştir. Halkın konuşmadığı bir dil Osmanlının dili olmuştur.
İnsanın Gözünün İçine Baka Baka Yalan Söylemek
Türk Aydınlarının önemle dikkat çektiği Türkçenin Yabancı dillerden kurtarılması çalışmalarının en önemli adımı Harf Devrimidir. Bu devrimle bizim Kültürümüze ait olmayan ama dilimize çok zarar veren Arapça ve Farsça ile en önemli bağ sonlandırılmıştır. Türk dil Kurumunun kurulması ile de Öz Türkçe sözcükler başta Anadolu ve Orta Asya olmak üzere dünyanın her yerinde araştırılmaya başlanmıştır. Elbette Batının Kültür Emperyalizmi ve Onun yerli işbirlikçi uşakları tarafından Türkçeye yapılan saldırılar her zaman süregelmiştir. Özellikle bu saldırılar 2. dünya savaşından sonra İktidara gelen bu işbirlikçiler tarafından resmi kanallarla da acımasızca sürdürülmüştür.
İnsanın gözünün içine baka baka Osmanlıcanın “GERÇEK KÜLTÜRÜMÜZ” olduğunu söylemek yalan bir ifadedir. Osmanlıca ile değişime uğramış Türkçenin katli sayesinde Orta Asya’daki Türk devletleri ile kültürel bağlarımızın koparılması mümkün hale gelmiştir. Kendilerini milliyetçi, milli görüşçü, muhafazakar olarak tanımlayan bazı partiler tarafından Osmanlıca’ya kaynak olan Arapça Farsça vb diller savunulmuş ve Öz Türkçe sözcüklerin kullanılması engellenmiştir. TRT dahi bu saldırının içine çekilmiş ve Okullarda Öz Türkçe kullanan Öğretmen ve Öğrencilere ağır saldırılar yapılmış hatta düşük notlar verilerek engellenmiştir. Bu arada sonradan kendilerinin de inandığı Türkçeyi karalamak için ortaya atılan hainlikten başka bir ifade ile açıklanamayacak uydurma sözcükler ortaya atılmıştır. ( lokanta – Otlangaç, Otobüs – Oturgaçlı götürgeç vs..)
TÜRKÇE bir matematik dili, laboratuvar ve bilgisayar dilidir.
Bu gün geldiğimiz noktada Türkçenin değeri daha iyi anlaşılmakta ve Ziya Gökalp’in “her sözün ararsan vardır Türkçesi” ifadesi yavaş yavaş kendini kabul ettirmektedir. Ziya Gökalp bu düşünceyi mutlaka Türkçenin yapısına ilişkin gerçekleri kavrayarak ortaya koymuş olmalıdır.
“TÜRKÇEYİ YETERİNCE KAVRAMIŞSANIZ BU DİLİN GELİŞMESİNE YENİ SÖZCÜKLER ÜRETEREK DE KATKIDA BULUNABİLİRSİNİZ.”
Zira TÜRKÇE bir matematik dilidir. Türkçe bir Laboratuvar dilidir. Bir çalışmanın sonucu oluşturulmuş bir dildir. Kesin ve değişmez kuralları olan bir dildir. Türkçe Bilgisayar dilidir.
Türkçe için daha ileri bir ifade, Gök Tanrıya inanan Türkler için Türkçe Uzaylıların katkısı ile Oluşturulmuş bir dildir. Türk dilinin yapısını ve diğer dünya dillerini bilen biri için bunu ileri sürmek çok kolaydır.
Türkçenin tarihi konusu bir sonraki yazımızda ele alacağımız bir konu olmakla birlikte Türkçenin düşünüldüğünden çok daha eski ve tüm dünya kültürlerini de etkileyen yapısı olduğu gözlenmektedir. Değişmez kuralları olmayan ve bir matematik esasına dayanmayan tüm diller uydurmadır. Atatürk bu nedenle Mu kıtası ve Kültürünün araştırılması için Güney Amerika’da araştırmalar yaptırmıştır. Onun gözlemleri bunu gerektirmiştir. Bu çalışmalar da önümüzdeki yazılarda yer alacaktır.
Şimdi dil bilimcilerin Türkçe hakkında düşündüklerine bakalım:
Türkçenin ne derece önemli ve geleceğimizin bilgisayar dili olabileceğini de görmüş oluruz.
Belçikalı Johan Wandewalle’nin cümleleri gerçekten oldukça ilgi çekici:
“Türkçe satranç gibi”
“Türkçenin en hayran olduğum yanı yapısı. Matematik dil yapısı beni büyülüyor. Satranç gibi kuralları az ve istisnasız; ama imkânları sınırsız. Halbuki Batı dillerinde kuralların uygulanabilirliğinin her zaman bir sınırı vardır” (Hürriyet, 04.03.1988).
1961-1962’de ABD Yale Üniversitesi’nde 26 yaşında profesör olarak “Batı dünyasının son 300 yılda yetiştirdiği en genç profesör” unvanına sahip olan Oktay Sinanoğlu, “Türkçe, matematik gibi bir dil” diyerek şöyle devam ediyor:
“Türk dilinin yapısı matematik. Dünya üzerinde böyle bir dil daha yok. Türkçe, matematik gibi bir dil. Bunu ben değil, Alman dilbilimciler söylüyor. Sanki birtakım matematikçiler oturmuşlar, şöyle matematiksel yapısı olan, kuralı düzgün bir dil icat edelim diyerek Türkçeyi bulmuşlar. Halbuki bu dil en az 10 bin senelik.
Şimdi iddia ediyorum ki, eğer Türkçe bilim yapar, yanımıza da bilgisayar teknolojisinin inanılmaz imkanlarını alırsak, matematik gibi olan bu dille harikalar yaratırız” (Ortadoğu, 08.01.1995).
Türk dilini incelerken insan zekasının dilde başardığı büyük mucizeyi görürüz. Max Muller
Türkçe az sözcük ile çok şey anlatabilen bir dildir!
Türkçe’nin az araç ile çok iş yapmasının sırrı matematikte yatar. 0’dan 9’a kadar 10 tane rakam, artı, eksi, çarpı, bölü dört işlem işareti ve bir ondalık ayracı virgül, yani topu topu 15 simge ile sonsuz sayıda işlem yapılabilir. Türkçe de benzer özellikler gösterir. Türkçe matematiğe dayalı olmaktan da öte, neredeyse matematiğin kılık değiştirmiş halidir.(Ahmet Okar)
Belçikalı dil-bilimci Johan Vande Walle 1983 yılında TRT 1 henüz siyah-beyaz iken ekranlarda Türkçenin matematiksel olduğunu, her harfin karşılığı bir rakama tekabül ettiğini, BEN demek için 011, SEN demek için 010, O demek için 000 demenin kafi olacağını, dünyada unutulanlar la birlikte 30 binden fazla dil olduğunu ama Türkçe den başka hiç-bir dilde MATEMATİK olmadığını haykırmıştı.
Alman Doğu bilimcisi ve Dil Bilgini Friedrich Max Müller (1823-1900), 1854 yılında yayımlandığı kitabında, “Türkçenin güzelliği ve bilimselliğini” vurgularken, “bu dili yaratan insan zekasına sonsuz hayranlık duyduğunu” belirtmiş ve şu değerlendirmeyi yapmıştı: “Yabancı unsurlardan arındığında Türkçe kadar kolay, rahat anlaşılan ve diyebilirim ki, zevk verici pek az dil vardır.
Türkçe ile ilgili olağanüstü yapıyı ortaya koyan daha çok ifadeler vardır. Bunlara gerekirse yine değineceğiz. Ancak Öz Türkçe ile dilimizi zenginleştirme çalışmalarının ne derece önemli olduğunu anlayabilmek için Moğolistan’da 10 bin yıldır yaşayan DUKHA Kabilesinin (Ren Geyiği Türkleri) konuştuğu Saf Türkçe’yi okuyup izlediğimizde Türkçemizin öze dönmesinin hem Türkler hem de bilim dili için ne kadar önemli olduğunu anlayabiliriz. (https://www.youtube.com/watch?v=PmyBrNvHjmQ)
Dilimiz diğer dillerden farklıdır. Bundan sonraki yazımız Türkçenin Tarihi ile ilgili olacak, Sümerler Türk mü? Okuduğunuz ve Türkçenin önemini kavratabilmek adına başkalarına da okuttuğunuz için teşekkür ederim.
Türkçe yazı dizimizin ilkine buradan erişebilirsiniz.
Erk Bilginer
[…] yazı dizimizin birinci ve ikinci bölümlerini de […]