Ulusal Sağlık Enstitüleri tarafından finanse edilen araştırmacılar Şizofreni ve Bipolar bozukluk arasında yüksek örtüşme olduğunu tesbit etti.
Virginia Commonwealth Universitesinden Dr. Wray, Kenneth Kendler , Massachusetts General Hospital den Richmond, Jordan Smoller ve PGC grup’un Boston ve diğer üyelerinin raporlarına göre saptanan bulgular 11 Ağustos 2013 te journal Nature Genetics de yayınlandı.
20 ülkedeki 80 araştırma merkezinin 300’den fazla bilim adamından oluşan PGC araştırmacıları bu yılın başlarında, beş ruhsal bozukluk arasındaki genetik örtüşmeye dair ilk raporlarını vermişlerdi.
Verilere göre; kalıtımsal genetik örtüşmeye dair ortak varyasyon şizofreni ve depresyon arasında yaklaşık % 9, bipolar bozukluk ve depresyon arasında yaklaşık % 10 şizofreni ve bipolar bozukluk arasında yaklaşık % 15 ve şizofreni ve otizm arasında ise yaklaşık % 3 olarak tesbit edilmiştir.
“Ancak ortaya çıkan bu oranlar akrabalık ve ikiz olma durumunda kalıtsallığın etkisi ile artmakta ve yüzdeler değişmektedir. Bu açıdan daha çok sayıda deneğin katıldığı çalışmalara ihtiyaç var. Daha küçük varyasyonlara kadar inceleme yapmanın gelecekte bu rahatsızlıkların sırlarını çözme konusunda yardımı olacaktır” denilmektedir.
Türünün en büyük genom çalışması ile beş ana ruhsal hastalığın aynı ortak kalıtsal genetik farklılıkların izini taşıdığı görülmüş olmakla birlikte;
Bipolar bozukluk ve Depresyon ile Depresyon ve DEHB arasındaki ilişkinin orta derecede olduğu Şizofreni ve Bipolar bozukluk arasındaki ilişkinin ise yüksek olduğu tesbit edilmiştir.
Ancak aynı araştırmanın sonuçlarına göre; en düşük genetik ilişkinin Şizofreni ve Otizm arasında olduğu da tesbit edilmiştir.
Böylece geçmiş yıllarda otizmin çocukluk şizofrenisi olduğu yönündeki kabullerin yeterli dayanağa sahip olmadığı da ortaya çıkarılmış oldu.
Yine bu araştırma sonuçlarına göre; genel popülasyonda bu beş hastalıkla ilgili ortak genetik varyasyonların hastalık oluşturma riski % 17-28 olarak bulunmuştur.
Gelin bir de bazı bilim adamlarının bu konuda bildirdiği görüşlere bakalım:
Brisbane; “ Çalışmamızda sadece ortak gen varyantlarına baktığımızdan ,bozukluklar arasında toplam genetik örtüşme muhtemelen daha yüksektir.” diyor.
NIMH Bölümü müdürü Ph.D. Bruce Cuthbert ise ;
” Bu kanıt bize geleneksel psikiyatrik tanılamada doğaya daha sadık sınıflandırma imkanı verecektir.” demektedir.
Ruh Sağlığı Ulusal Enstitüsü (NIMH) tarafından desteklenen Psikiyatri Genomik Konsorsiyumu Çapraz bozuklukları Grubundan Avustralya Queensland Universitesi Ph.D. Naomi Wray’in açıklamasına göre ise ;
” Ortak genetik türevler, nadir görülen varyantlar, mutasyonlar, genetik kod tekrarları veya silinmeleri ile gen ve çevre etkileşimleri de bu hastalıklara katkıda bulunmaktadır.”
Diyerek bence konuya can alıcı yönden yaklaşmıştır. Sonuçta bahsi geçen hastalıkların toplumlarda görülme sıklığı modern yaşam kabusu ile birlikte artmış bulunmakta.
Bu saatten sonra bizlerin elinden gelebilecek tek şey ise; kuşkusuz daha basit ve daha organik bir yaşama geçmek gibi görünüyor…
Sağlıklı günlerde buluşmak dileğiyle…
Serpilgül Vural
Add Comment