Oregon State Üniversitesi’nden gelen yeni bir araştırmaya göre bağırsak mikropları, kişinin sağlığını korumada çok önemli.
Çünki bağışıklık sisteminin düzgün işlemesi bağırsak sistemindeki yararlı bakterilere bağlı.
Araştırmacılar, “ otoimmün hastalık veya klinik depresyon gibi sağlık sorunlarının bazen insan sindirim sistemindeki bir ” iletişim hatası ” ile başlayıp bunu immün sistemdeki fonksiyon bozukluğunun izlemesiyle gelişir “ diyorlar.
Bu bilim adamlarına göre gelecekte sağlık ve hastalığa karşı mücadelede prebiyotik ve probiyotikler yardımcı olabilirler. Bireyin kişiselleştirilmiş ” mikrobiyom ” testi izlenerek kişi yönlendirilebilir.
Bağışıklık sistemi denilince pek çok insan, beyaz kan hücreleri , lenf bezleri veya aşıları düşünür. Oysa, Biyomedikal Bilimler Bölümü’nde görevli ve çalışmanın otörü Natalia Shulzhenko;
“Bizim bağırsaklarımızda vücudumuzun tüm geri kalanından daha fazla bağışıklık hücreleri bulunmaktadır. O nedenle en çok görevin bağırsaklarda olduğunu görmek sürpriz sayılmaz.
İnsanlar genellikle bağırsağın tek rolünün sindirim olduğunu düşünürler ama, bağışıklık fonksiyonunda da büyük bir rolü vardır.” diyor ve ekliyor;
“ Mikrobiyota genomundaki genlerin toplam sayısı içinde ikamet ettikleri kişinin genomundan 150 kat daha büyüktür . Bizim yiyecekleri sindirmemize yardım ederlerse de aslında çok daha fazlasını yaparlar. ”
Shulzhenko; “ Bağırsaktaki mikroplar vücudumuzla sürekli bir diyalog halindedir. Bu diyalaog bozulduğu zaman hastalıkların oluşması kolaylaşabilir. Sağlıklı bir kişide bu diyalog, bağırsaktaki bu yararlı mikroplar vasıtası ile gerektiği gibi çalışır ve bağışıklık sistemi ile sağlıklı bir ilişki içinde işler. Modern yaşam tarzı , diyet , aşırı antibiyotik ve benzerleri bu mikrop sisteminde giderek artan bir bozulma yaratır . Bu bozulma nedeniyle de vücut ile bağırsaklar arasındaki diyalog kesilmiş olur. ”
Alerji ve İmmünoloji dergisinde yeni yayınlanan klinik yorumlara göre;
dünyada milyonlarca çocuğu etkileyen, emilim bozukluğu ve ishale neden olabilen mikrop disfonksiyonunun genellikle iyi beslenme ile bile çözülemeyebiliyor. Tersine, yüksek yağlı diyet durumunda daha fazla yağ emme ve kolayca kilo almanın yolu açılabiliyor. Üstelik, zaralı bağırsak mikroplarının da bu tür gıdaları özellikle tercih ettikleri de biliniyor denmekte.
Shulzhenko;
“ genomik sıralama ile ilgili gelişmelerin kolaylaşması ile bağırsak mikropları ve vücut arasındaki iletişimin bir kısmı anlaşılmaya başlandı. Ancak henüz tamamını anlamamıza yetmiyor.
Değerlendirme sonuçlarına göre; çölyak hastalığı ve inflamatuvar bağırsak hastalığı gibi hastalıklar bu mikrobiotanın bozulması ile ilişkili.
Ayrıca bazı çalışma raporları da bize ; Depresyon, geç başlangıçlı Otizm , Alerji , Astım ve Kanserlerle de ilişkili olduklarını raporlamakta. “ diyor.
Shulzhenko;
“Bu sorunları çözmenin ilk adımı olarak, aralarındaki bu etkileşimleri öğrenmek, bağırsaktaki sağlıklı Mikrobiyotanın neye benzediğini anlamak ve bunun iyi bir modelini kurmak gerekir. Sonrada , onları kesintiye uğratabilecek sorunları saptayıp dengeyi yeniden kurmak için tedaviyi kişiselleştirmek .
Araştırmacılar bahsi geçen çalışmada, aynı zamanda bağırsağı zararlı yönden etkileyen antibiyotik gibi ilaçların etkisinden koruma adına yeni tip probiotikler geliştirme üzerine de çalışmaktadırlar.” da demekte.
Ayrıca biz araştırmacılar;
“ Her zaman ilk seçim olarak antimikrobiyalleri kullanma tutkusu gibi yanlış bir sağlık bilgisinin değiştirilmesi ve daha doğru yaklaşımların öğretilmesi gerektiğini de düşünüyoruz “ diye konunun en can alıcı noktasına parmak basıyor.
Özellikle ülkemizde, gereksiz antibiyotik kullanımı son derece yaygın ve bir çok sağlık probleminin tetikleyici unsuru olarak her evin ecza dolabında baş köşeyi işgal etmektedir.
Sağlıklı ve mutlu nesiller umuduyla sevgiler…
Serpilgül Vural
[…] http://ekemis.com/bagirsaklarla-ruh-ve-beden-sagligi-iliskisi/ […]
[…] http://ekemis.com/bagirsaklarla-ruh-ve-beden-sagligi-iliskisi/ […]
[…] http://ekemis.com/bagirsaklarla-ruh-ve-beden-sagligi-iliskisi/ […]