Otizm Sağlık

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Sendromu

ADHDSitem yenilenirken bazı yazıların linki kırıldı. Bu sebeple bazı yazılarımı tekrar yayınlıyorum. Özür dilerim.

Pek çok insan hiperaktivite dikkat dağınıklığı sendromu ile otizm ve diğer ilgili sorunlara yatkın genlere sahiptir. Yaklaşık olarak toplumun %60’ında bu tür bir genetik altyapının söz konusu olduğu bilim çevrelerince kabul görmüş bir görüştür. Fakat bu sendromlar sadece kötü yaşam sitili ve beslenmeye de bağlı değildir. Özet olarak genler herşey değildir. Zayıf genler ve çevresel kirlilik, yanlış beslenme puzzle’ın parçalarını birlikte birleştirmektedirler.

Günümüzde yaşam biçimimizde doğru sandığımız pek çok yanlışımız var. Aile çocuğunu iyi ve hijyenik beslediğini düşünürken, çocuklarını suni kimyasallar gibi toksinlere ve zayıf beslenmeye daha açık hale getirebilmektedir. Ne yazık ki bu tür şeyler çocukların beyin ve fizik sağlığına zarar vermektedirler. Bunları değiştirmek de çoğu zaman çok zordur.

Aynı spekturum içinde diye aynı sağlık problemi yaşayan herkese aynı programı reçete etmek günümüzde geçerliliğini yitirmeye başlıyor. Genetik bireysellik gerçekliğini dikkate almalıyız. Eğer bireysel farklılıkları hesaba katarsak, etkilenen herkese yardım edebiliriz. Sağlık hizmetleri kişiye özel olmalı .

Amerika’da çocukların 1/20‘sinde hatta bazı eyaletlerde daha da fazla oranda çocuk ritalin benzeri ilaçlarla tedavi edilmeye çalışılmaktadır. Oysa bu teşhis bazı tıbbi durumlardan; hormonal, metabolik, genetik, sinir sistemi hasarlarından, kan hastalıkları ve ağır metal zehirlenmelerinden kaynaklanıyor olabilmektedir. Aslında bu tür ilaçlar daha ucuz olduğu için sonuçların baskılanması hasarın tedavisine tercih edilmekte ve ailelere ilk olarak bu yol önerilmektedir. (dr. Amy Yako)

Özellikle son araştırmalar ışığında bazı uzmanlar, ‘’eğer çok gerekli değilse bu tür ilaçlara yönelmek bazı çocuklar için ilk çare değil son çare olmalıdır. Zira bir yeri yaparken başka bir yeri bozabilme ihtimalleri mecvut.” Ayrıca ‘’Bu tür ilaçlar daha iyi konsantrasyon sağlıyorsa bu çocuklar neden daha iyi öğrenmeye başlayamıyorlar’’ diye de bir soru yöneltiyorlar.

Bu durumda genetik profile uygun metobolik problemler tesbit edilip bu duruma uygun olarak eksiklikler ya da fazlalıklar tesbit edilerek bu konularda deneyimli bir doktorla yola çıkmakta yarar olacaktır.

Önce dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu dahil otizmle ilişkili hastalıkların tam spektrumunu içeren davranışlara neden olan nörolojik enflamasyon prosesine bakmalıyız.

Nörolojik enflamasyon nedir ?

Nörolojik enflamasyon (mikropsuz iltihap); bir enflamatuvar (iltihabi) kaskat olup, iltihabi aracı maddeler salındığında meydana gelir.

Nörolojik enflamasyon; nöronların, sinir sistemindeki ve beyindeki sinir patikalarının aşırı uyarılmasının sonucu olabilir, teklemeye, bitkinliğe ve sonuç olarak bu hücrelerin ölümüne yol açar.

Nöronlar hasar aldığında, kronik enflamasyon meydana gelir, bu da zayıf sinir sinyaline ve sağlık dengesizliklerine yol açar. Örneğin bir böcek ısırdığında yüzeyde oluşan kırmızı şişme, vücudun enflamatuvar sürecinin çalıştığını gösterir. İç organ ve dokularımızdaki süreci, cildin yüzeyindeki ısırık kırmızılığı kadar açıkça göremesek de benzer bir süreç sinirlerin çevresinde de meydana gelir.Yapılan beyin görüntüleme çalışmalarında özellikle frontal lob ve basalganglia’da inflamasyona bağlı fonksiyonel farklılıklar tesbit edilmiştir.

Her şeyden önce,inflamasyonu tetikleyen toksik bozucu olarak hareket eden faktörleri bilmeliyiz.

En yaygın olanları:

  • Eksitotoksinler:

Birçok yaygın yiyecekte bulunan , beyin kimyasını sinir reseptörleri ve nörotransmitterler (sinir ileticileri) aracılığıyla aşırı uyaran uyarıcılardır.

  • Ağır Metal Toksisitesi:

Çevresel maruz kalmalardan yüksek doza ulaşarak bağışıklık ,sindirim sistemi organlarını bozar ve hücre enerjisini düşürür, bilişsel ve nörolojik fonksiyonlara zarar verir, kişiyi zayıf düşürür.

  • Kronik Viral ve Bakteriyel Enfeksiyonlar:

Çevresel maruz kalmaların yanı sıra bakteri ve virüslerden kaynaklanırlar, bunlar immün, solunum ve sindirim sistemlerini bozan kronik enfeksiyonlardır. Böylece vücudun dayanıklılığının ve kendini onarma gücünü engellerler.

  • Metilasyon Bozukluğu:

Detoksifikasyonu geliştiren, nörotransmitterleri dengeleyen, enflamasyonu kontrol eden anahtar hücresel bir yolaktır. Metilasyonun az ya da çok olması, ruh halinde ve duygularda değişimlere ve karaciğer, pankreas, mide /bağırsak, adrenal, tiroid ve hormonal dengesizliklere yol açar.

Bu dengesizliklerin hepsi bir arada olursa vücut sisteminde birçok fonksiyon bozulabilir.

Fakat her çocukta bu dengesizliklerin hepsi birarada bulunmuyor olabilir. Onun spesifik sağlık ihtiyaçlarına göre uyarlama gereğinin nedeni de budur.

Metilasyon yolunun düzgün çalışması her tipteki nörolojik enflamasyonun tedavisinde kritik bir öneme sahiptir.

Mutasyonu olan her bireyin otizmli yada hiperaktif olacağı anlamına gelmez ama etkisi de yadsınamaz.

Metilasyon aynı zamanda genetik mesajardır ve vücudunuzdaki hemen hemen bütün reaksiyonlarla ilişkilidir. Hücrelerimizde her saniye milyarlarca kez meydana gelir. Metilasyon olmadan virüslere karşı savunmasız hale geliriz, dikkat süremiz bozulur ve sinir iletişimimiz yetersiz hale gelir.

Metilasyonun sinir sistemi üzerindeki etkisini anlamak için, Ritalin ilacı ve kahvenin etkilerine baktığımızda. Kahvenin, çok sayıda metil gruba sahip olduğunu, böylece odaklanmada ani artış yarattığını görürüz. Ritalin de bir metil verici olduğundan Ritalin kullanan çocukların odaklanmasında da artış görülme sebebi budur.

Metilasyon petveyi aynı zamanda nörotransmitter petveyi ile de bağlıdır.. Metilasyon metabolik yolundaki dengesizlikler aynı zamanda dopamin sinir taşıyıcısını da etkiler. Bu nedenle mod ve davranışlar bu fazda metilasyon sorunlarına bağlı olarak değişebilir.

Başlangıçda pek çok aile çocuklarının otizmliden çok Dikkat dağınıklığı ve Hiperaktvite gibi davrandığını yorumlayabilir. Dopamin seviyeleri metilasyon aktivitesi tarafından düzenlendiği için ADD ile karışabilir.Kişinin Noradrenalin düzeyleri dopamine göre daha dengesiz ise hiperaktif ve dikkatsizlik daha çok gözlenir.

metilasyon yolaklarında yer alan mutasyona uğramış ve dikkat dağınıklığı ve hiperaktvite ile ilgili olabilecek genler :

  • BHMT(betain homosistin metiltransferaz) geninin ürünü metilasyon döngüsünün merkezinde yer alır. Bu genin yan ürünlerinin aktivitesi stresten etkilenebilir ve norepinefrin yani noradrenalin düzeylerini etkileyerek ADD/ADHD de yani dikkat dağınıklığı ve hiperaktivite bozukluklarında rol oynar.Özellikle BHMT 8 geni dikkat dağınıklığı ve hiperaktvite ile ilişkilendirilmiştir

Özellikle BHMT (8) mutasyonu varlığında uzun yolaktan çok kısa yolağı destekleyerek balans sağlanırsa metilasyon petveyi davranışları olumlu yönde geliştirebilir.Metilasyon metabolik yolundaki dengesizlikler aynı zamanda dopamin sinir taşıyıcısını da etkiler. Tam dopamin sinyali olması için, dopamin alıcısının hücre zarı içinde serbest dolaşması gerekir. Metilasyon, alıcı aktivitesini, fosfolipidleri hücre zarı sıvısı içinde tutarak destekler. Hücre zarı akışkanlığı aynı zamanda bağışıklık sisteminin doğru sinyal vermesine ve sinirlerin hasardan korunmasına yardım eder.

Metilasyon metabolik yolunda sinir taşıyıcısı dengesi için hayati önemi olan bir bileşen S-adenosin metionin (SAMe)dir. SAMe vücuttaki en aktif metil vericidir, metil gruplarını vücuttaki çeşitli kimyasal bileşenlere getirir. Ayrıca sinir taşıyıcıları nörotransmiterleri gerekli başka bileşenlere dönüştürerek etki eder. Eğer yeterli SAMemiz yoksa veya metilasyon döngüsündeki zayıflık nedeniyle SAMe dönüştürülemiyorsa bu bizim nörotransmiterlerimizde dengesizlik yaratır. Bu da dikkatimizi toplamamızı, ruh halimiz, uyku durumumuz ve diğer bir dizi davranışlarımızı etkiler.

Norepinefrin’in (noradreanalinin) epinefrine (adrenaline) dönüşmesinde ve dopaminle birlikte dikkat toplamada kritik bir önemi vardır.

Çocuklardaki nörotransmitter test sonuçlarında sıklıkla yüksek norepinefrine rastlanır. Kendi metil gruplarıyla birlikte yeterli SAMe olmadığından, çocuklar için norepinefrini yeterli miktarda epinefrine dönüştürmek zorlaşır. Bu da ADD davranış problemlerine yol açar. Ek olarak vücut her seferinde norepinefrin ürettiğinde, bu otomatik olarak dopamin nörotransmiterinin düzeyini düşürür.

Bazı uzmanlara göre otizmli çocuklarda konuşmayı geri getirmenin kritik öğelerinden biridir. Bu nedenle metilasyon işlevlerini desteklemek yoluyla bu her iki faktöre de eğilmek mümkündür.SAMe nin Nörotransmiterleri etkileyen reaksiyonlarda çok önemli bir rolü vardır. Bu yüzden sinir dokusu bozukluğu (nörodejeneretif )durumlarında SAMe yetersizliğinin rol oynaması sürpriz değildir.

Metilasyon yolu zayıflıkları nedeniyle bazı insanlar ne SAMe üretebilir ne de dönüştürebilirler. Ama mutasyona takılmadan geçebilmek için dışarıdan SAMe desteği veribilmektedir.(dr. kontrolü şart)

  • COMT(+/+) geninin mutasyonu da ilgili enzim yavaş çalışarak beyin kimyasallarının metilasyonunu yavaşlatır.COMT geninin ana fonksiyonu dopaminin parçalanmasına yardım etmektir.Bildiğiniz üzere Dopamin dikkat toplama ve ödül bekleme davranışları üzerindeki rolü ile bilinen bir nörotransmiter yani sinir taşıyıcısıdır. Pozitif davranışları pekiştiren zevk verici duygulara yolaçar.COMTgeni diğer bir sinir taşıyıcısı olan norepinefrinin parçalanmasında da görevlidir. Norepinefrin ve dopamin sinir taşıyıcılarının düzeyleri arasındaki denge dikkat dağınıklığı bozukluğu( ADD) ve hiperaktivite ve dikkat dağınıklığı bozukluklarında (ADHD) önem taşır.
  • ACE (Anjiotensin Converting Enzim) aktivitesini etkileyen genin silinmesi de Dikkat eksikliği ve hiperaktivitede önem taşır. Bu yüksek aktivasyona neden olur ve Anjiotensin I den Anjiotensin II ye dönüşüm fazladır. Anjiotensin II fazlalığı anksiyete, öğrenme güçlüğü ve hafıza zayıflığı şeklinde kendini gösterebilir.Hayvanlarda yapılan çalışmalarda bu gendeki dengesizlikler kaygı ve tedirginlikte yükselme, öğrenme ve hafızada azalma ile ilişkilendirilmiştir.
  • VDR foq/ taq genlerinde mutasyon: Bu genler vücutta D vitaminin sentezlenmesi ile ilişkilidir. Vitamin D3 reseptörlerinin mutasyonunun Özellikle otizm, PDDNOS, Hiperaktivite bozukluğu gibi beyin fonksiyonlarını etkileyen durumlarda D vitamini sentezi problemleri saptanmıştır. Otizm ve benzeri sorunu olan çocuklarda ve depresyonlu kişilerin bir çoğunda VDR-Fok geni mutasyonları olduğu görülmüştür. Mental sağlıkla D vitaminin ilgisi ayrı bir tartışma konusu olarak artık ele alınmaya başlanmıştır. (bak:http://vitamindcouncil.com/health/autism/)

Ayrıca Dopamin seviyelerinde ve metil donör toleransında Vitamin D3 reseptörlerinin de rol oynadığı görülmüştür. Vitamin D3 reseptörü ve dopamin arasında bir bağ vardır. Vitamin D dopamin sentezinde enzimin seviyesini yükseltir. Yükseltilmiş Vitamin D dopamin,norepinefrin ve epinefrinin yükselmesine öncülük etmesi beklenebilir.

Kuşkusuz beyin fonksiyonlarını etkileyen yegane sorun VDR_Fok mutasyonları değildir. Nörotransmitter seviyelerini ve dengelerini etkileyen pek çok metabolik süreç vardır.

  • MAO geni mutasyonları ( Serotonin nörotransmitteri sentezi ile ilgilidir), aminoasit seviyeleri ,vücutta kronik bakteriyel yapılanma ve benzerleri de dikkat dağınıklığı ve hiperaktivite ile ilgili olabilmektedir.

Şimdilik saptanabilmiş genetik problemlere ek olarak beslenme de dikkat dağınıklığı ve hiperaktivite de çok etkili olabilmektedir.

  • Basit karbonhidratlara olan aşırı tutku
  • Çok fazla kötü yağla beslenip iyi yağlardan fakir beslenme
  • Suni katkı maddelerinden zengin beslenmesi; tatlandırıcı, renklendirici, koruyucu (gıdaları mantar ve bakterilerden koruyan) kimyasallar vb.

Çocukların fiziksel ve mental sağlığı için Özellikle sağlıklı yağlara ihtiyaçları vardır (EPA ve DHA yağ asitleri).

  • Hücre membranlarının elastikiyeti ve yapımı
  • Bağışıklık sistemini, kalp,dolaşım ve hormon dengesini desteklemek
  • Beyin ve sinir sisteminin yapımında ve fonksiyonlarını yerine getirmek için

kullanılırlar.

ADHD‘li ve kontrol grubundaki 96 çocuğun kandaki omega-3 ve omega-6 düzeyleri tesbit edilmiş ve bu çocuklarının ailelerine davranış, öğrenme ve sağlık sorunları ile ilgili sorular yöneltildiğinde:

Sadece omega-6 düzeyi düşük olan çocuklarda fiziksel sağlıkla ilgili olumsuz bulgular saptanmıştır. Örnek: kuru saç ve cilt, sık soğuk algınlığı ve antibiotik kullanımı.

Omega-3 düzeyleri düşük olan çocuklarda ise yukarıdaki fiziksel bulgulara ek olarak davranış ve öğrenme sorunlarıda gözlenmiştir.

omega-3 seviyesi çok düşük olan çocuklarda gözlenen olumsuzluklar:

  • Davranış problemleri
  • Hiperaktivite,
  • Kontrolsüzlük
  • Anksiyete
  • Huysuzluk
  • Uyku problemleri gözlenmiştir.

Bir özel eğitim kurumunda eğitim gören dikkat dağınıklığı ve hiperaktivite bulguları da gösteren disleksik çocukların oluşturduğu kontrollü çalışma grubununun yarısına omega-3 (özellikle balık yağı, çuha çiçeği yağı ve vitamin-E) içeren suplementler kullanılmış.Diğer yarısına da bu desteğin verildiği söylenerek plasebo etkili (yalancı ilaç) kapsüller kullanılmıştır. 3 ay içinde hergün kontrol edilerek her iki grubun gelişmeleri izlenmiştir. Çalışmanın sonunda gerçek suplement tedavisi gören çocukların davranış ve konsantrasyon alanlarında inanılmaz gelişmeler gözlenmiştir.

  • ADHD ve ADD’li çocuklar ışığa tahammülsüz veya uykusuz ve huzursuz ya da gün içinde uykulu ise kalsiyum ve magnezyumdan zengin yiyecekler vermeliyiz.
  • Süt ürünleri,yeşil sebzeler, tofu, esmer pirinç ve tüm bakliyatlarda bulunur.Özellikle alınan gıdaların rafine edilmemiş olmalarına ve taze olmalarına dikkat edilmelidir.
  • Vitamin B ve magnezyum eksiklikleri sıklıkla anksiyete, depresyon ve diğer nöropsikiyatrik bozukluklara da neden olabilmektedir.
  • Bazı uzmanlar şizofreni, otizm, hipertansiyon, halsizlik, kas ağrısı ve krampları, baş ağrısı, depresyon, uykusuzluk, bunama, çocukluk hiperaktivitesi, adet öncesi dönem sendromu ve kekemelik gibi sağlık sorunlarının bakır düzeyleri ile ilgili olduğunu düşünmektedirler. Postpartum depresyonun yüksek bakır düzeyleri ile bağlantılı olduğu düşünülmektedir. Bakırın mideden emilip vücuda dağılımı için mide asidinin uygun miktarlarda salınması gereklidir.
  • Eğer çocuğunuz omega-3 ve omega-6 yönünden zayıf besleniyorsa yeterince çinko yapamaz. Vücudumuzdaki çinkonun %20’si omega-3 ve omega-6 yağ asitleri tarafından yapılmaktadır.
  • Çinko ve bakır beynin hipokampus bölgesinde bulunur. Bu bölgenin bilinen en iyi rolü hafıza ve öğrenmedir. Ama duygu durumu, strese cevabı ve acıya hassasiyeti gibi konularda da regüle edici bir görevi vardır.

Yapılan bir çalışmaya göre annenin çinko eksikliğinin bağışıklık sistemine verdiği zarar üç nesil boyunca etkisini sürdürmektedir. Demans, hiperaktivite, davranış problemleri çinko tedavileri ile yapılmaktadır. Bunun düşük çinko ve yüksek bakır düzeyleri ile ilgili olduğu çeşitli çalışmalarla gösterilmiştir.

Yağda eriyen vitaminler mineral yapmak için çinkoya ihtiyaç duyarlar, aksi halde ayrıştırma yapamazlar. Örneğin: Demir vitamin A olmadıkça, kalsiyum ve potasyum da vitamin A ve D olmadıkça çalışmaya başlayamazlar. Hyperactive Children’s Support Group ve İngiliz araştırmacı Dr. Neil Ward’ın çalışmalarına göre; tatrazine içeren içeceklerden tüketen ADHD’li çocukların çinko düzeylerinin çok düşük olduğu tesbit edilmiştir. Tartrazin (E 102) Yiyecek ve içeceklere sarı renk vermek için yararlanılan bir katkı maddesidir. Alkolsüz içecekler, dondurma, şekerlemeler, pudding, spagetti başlıca bulunduğu besinlerdir. Deri döküntüleri ve astım krizlerine yol açarlar.

  • Sinir hücrelerinin membranları omega- 3 yağ asitlerinden yapılırlar. Vitamin- E ve vitamin-C içeren antioksidanlar tarafından korunmazlarsa da bozulurlar. Sinir sistemi nörotransmitter yapabilmek için ; vitamin B,çinko,magnezyumve vitamin-C ye ihtiyaç duyarlar ki bunlarda sinirler arasındaki iletişimi sağlayan önemli oluşumlardır

Serpilgül Vural

Kaynaklar: Dr. Gillian McKeith, Dr.Amy Yasko,vitamindcouncil.com

 

About the author

admin

Add Comment

Click here to post a comment

Kategoriler

Ekemiş Posta Kutunuzda

Arşivimiz

error: Content is protected !!