12 Eylül 1980 darbesinin en büyük yıkımı, eğitim sisteminde olmuştur.
12 Eylül 1980 darbesinin en büyük yıkımı, eğitim sisteminde başlamıştır. Bu günkü çarpık eğitimin de temelleri atılmıştır. O dönemde kitap okuma üzerine yönelik baskılar da, kitap okumaya olan ilgiyi aşırı düşürmüş, bu gün “Sistematik Okuma Bilgisi” verilmemiş gençlerin giriştiği okuma çabaları da, gelişen olayları kavramayı, çözmeyi, yorum yapmayı engelleyecek şekilde sürmektedir. Sistematik bir düzenle okumak, temel bilgileri almak esas olmalıdır. Darbe bunu engellemiştir. Yazılacak çok şey var. Eleştirmek yerine çözümler bulmak da önemli.
1980 ve sonrası dönemde iki yazar felsefi olarak batıda ve ülkemizde ön plana çıkmış, empoze edilmiş, kendilerinden sonra gelenlere de öncülük etmişilerdir. Ancak bu gün hiçbir önemleri kalmamıştır. Halbuki o dönemde “Özgürlüğün Simgesi” olarak ortadaydılar. Erich Fromm (Hürriyetten Kaçış) ve Leo Buscaglia (Yaşamak Sevmek ve Öğrenmek) iki yazar ve ülkemizde en çok bilinen iki kitaplarıydı. Dönemin “Özgürlük rüzgarındaki” asıl olay, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin Glasnost ve Perestroika söylemleri ile başlayan dağılma sürecine girmesi ve sonuçta dağılmasıdır. Demir perde Rejimi bitmiş yerine “Kapitalizmin Özgürlüğü” gelmiştir. Bu özgürlük bu gün o kadar ileri gitmiştir ki, herkesin özel yaşamı izlenmekte, bağırsak gazlarına kadar tüm vücut hareketleri de bilinmektedir. 1984 kitabının yazarı George Orwell’in mezarında kemikleri çınlamış olmalıdır. Tabi bu günü görünce de Hayvan Çiftliği kitabında sosyalizme yaptığı eleştirilerden dolayı da kemikleri sızlıyordur.
O dönemde sessiz sedasız fırtına koparan asıl başarı öyküsü olan bir kitap! Bireysel bir başarı gibi görünen kendi felsefi akımını yaratan tüm dünyada milyonlar satan bir kitap! Yazarı Richard Bach tarafından 1972 yılında yazılan öykü “Martı Jonathan Livingston”, bir martının kendini aşarak martı sürüsünden sıyrılma ve özgürlüğe ulaşma mücadelesini anlatıyordu. Ülkemizde 1980 sonrası popüler bir kitap oldu ve 50 den fazla baskısı yapıldı. 12 eylül ile birlikte birçok tutarsız da diyebileceğimiz felsefi düşünceler de kaleme alındı, yazıldı, çizildi ve yayınlandı. Eskiden bir karalama defteri vardı, şimdi bu yok ki, herkes her yazdığını hemen baskıya veriyor. Ortam da, düşüncesiz düşünce bolluğundan geçilmiyor. Bize yapılan bu kültür ve eğitim darbesinin sonucu da, üzerinden 1980 den sonra neredeyse tam 40 yıl geçmiş olmasına rağmen sadece “Görünmez Uçak” yapabiliyoruz. Başta teknoloji olmak üzere her konuda geriyiz.
Bu gün bir seçim yapıldı. Ülkenin kaderini etkileyecek çok önemli bir seçimdi. Seçim öncesinde ve sonrasında konuşulanlara ve yazılanlara bakınca okuma, anlama analiz etme gibi temel bilgilerin yetersizliği ve her şeyden önce sahip olunan ahlak yapısının dışavurumu şeklinde gelişen yorumlarla karşılaşmaktayız. Sanki başka bir ülkede bir seçim olmuş ve seçime katılanların söyledikleri yaptıkları ile ilgili hiçbir bilgi sahibi değilmişim gibi geliyor… Dedim ya okuma kavrama analiz etme ve yorumlama yeteneği, iyi bir okuma alışkanlığı ile kazanılır. Tartışmaya girmeye kalkınca kimin salak olduğu belli olmayacak bir durumla karşılaşıldığı için, buna da “hiç gerek yok” demek en iyisi! Konusunda iddialı olanlar için en doğru yaklaşımı ise, uzun yıllar önce Nasrettin Hoca söylemiş; “Sen de haklısın!”
Kitap okuma eksikliğinin geliştiği bu dönemde aklıma üstte bahsettiğim “Martı Jonathan Livingston”, gelir. O bir öncüdür. Diğer martı Fletch’e yeniliklere açık olma konusunda öncülük eder azmeder ve başarır. Okunması gereken bir öyküdür. Sayfa sayısı çok az bir kitaptır. Mutlaka okuyun derim. O kitaptan aklımda kalan şu satırlar uygun koşullarımda yaşam felsefem de olmuştu;
«O , Fletch. Sevilen o değil ki. Kin ve kötülüğü elbette sevemezsin. Her martıda gerçek martıyı görmeye çalışmalı, her birinin içindeki iyiyi bulup çıkarmalı ve bunu onlara da göstermelisin. Gerçek sevgi budur işte. Onu bir kez tattın mı, vazgeçemezsin. »
Peki bu nasıl başarılır, elbette yoğun bir sabır ve çabayla. Sonuçta ulaştığın şey vazgeçilmezdir. Nasıl başarırız? Bunu Martı’dan yıllar önce Cengiz Aytmatov, “Selvi boylum, Al yazmalım” kitabının girişinde yazmış!
“SEVGİ EMEKTİR” (28.06.2018)
Erk Bilginer
Add Comment