Ana sayfa Otizm Uzmanlarımızdan

Otizm’i Anlamak

Belki dokuz ay boyunca çocuğunu kucağına  almanın hayalini kuran anne ya da babasınız. Ya da yakında ailenize katılan kardeşinizin evinize katacağı değişimleri merak eden bir kardeş. Belki de yıllardır küçücük bir torunun hayalini kuran bir dede, anneanne ya da babaannesiniz…
Artık nihayet kucağınıza aldığınız dünyalar güzeli bebeğinizle evinizdesiniz. Sürekli onunla oynamak, konuşmak, koklamak, doya, doya ona bakmak isterken çocuğunuz günün büyük bölümünü uyuyarak geçiriyor ya da hiç susmadan morarana kadar ağlıyorsa ters giden birşeyler olduğunu düşünmenin vaktidir. Belki  bunlar ilk sinyallerdir.
Üstelik birçok kez doktora gitmenize rağmen fizyolojik olarak hiçbir sıkıntısının olmadığı da söyleniyorsa yazımızın devamını takip etmenizi öneririm.
Sosyal gelişim
Bebeğinizi emzirirken elini tutup ona sevgi sözcükleri, şarkılar, niniler söylediğiniz, başını okşayıp kokladığınız halde  sizinle etkileşime girmiyorsa…
3. ayı bitirmiş olmasına rağmen bebeğinizle konuşurken sosyal etkileşimin önemli adımlarından olan göz kontağını sizinle kurmuyor, gülümsemiyor, kendine özgü sesler çıkarmıyorsa ve annesinin varlığına tepki vermiyorsa lütfen dikkat!
Bu durum ikinci sinyal olabilir.
Otizm yelpazesindeki çocuklarla ilgili değerlendirme yaparken;
Birçok anneye
Çocuğunuz kaç yaşında yürüdü?
Tuvalet eğitiminin kaç yaşında kazandı ?
Kaç yaşında diş çıkardı?
gibi soruları sorar ve cevaplarını genellikle çok hızlı bir biçimde alırız.
Ancak sosyal gelişimi ile ilgili sorularda ya hiç ya da net bir cevap alamayız.
Bu nedenle çocuklarımızın sosyal gelişimini lütfen dikkate alalım,izleyelim.
Kaba motor gelişimi de bizim için dikkat edilmesi gereken alanların önemlilerindendir.
7. aydan sonra oturma,
iki eliyle nesne yakalama,
sırt üstünden yüz üstüne dönme,
10. ay civarında emeklemeye başlama
oyuncakları inceleme,
sesli harfleri sessiz harflerin arkasına yerleştirerek (ba-be-bu ) seslerini çıkarma başlamamışsa
13 – 18. aya kadar yürüme, sıralama becerileri fizyolojik bir rahatsızlığı olmamasına rağmen gelişmemişse bu durum 3. sinyalimiz  olabilir.
Dil gelişimi dikkat edilmesi gereken önemli gelişim alanlarından bir diğeridir.
Ağlama ile birlikte bebekler basit sesler çıkarır.
Çıkarılan bu sesler evrenseldir. Bebeğin bu sesleri çıkarmasında
bilinç yoktur. Bebek rahatsızlığını ifade eden seslerin yanı sıra mutluluğunu ifade eden sesler de çıkarır.
İki aylık bebek, ağız kaslarının kontrolü ile ilgili gelişimini sürdürür ve ağız hareketlerini başlatıp durdurabilir.
6 hafta ve 3 ay arasındaki süreç gülme ve gıgıldama dönemidir.
Çocuk, sesi ses olarak çıkardığını bilir. Çıkardığı seslerden mutlu olur, ses oyunları oynar ve kendiliğinden ses üretimi başlar. Rastgele olarak çıkarılan sesler a, u, o gibi ünlü seslerini uzatır.
Daha sonra da bu seslerin sonuna h eklenerek ah, uh, şeklinde sesler üretirken s, k, g gibi yumuşak damak ve gırtlak seslerini çıkarır.
Fakat ses üretimi hâlâ refleksiftir. Çıkarılan sesler, anlam yönünden incelendiğinde hoşnutluğu ve hoşnutsuzluğu belirten seslerdir.
Başkalarının çıkardığı seslere tepki verirken annesinin sesine gülümser.
Ses Sözcük Dönemi, 9-12 aylar arasında görülür.
Bu dönem, tekrarlama ya da çeşitlenmiş mırıldanma dönemi olarak da ifade edilir. İnsan seslerini bilinçli bir şekilde taklit eder. Çocuğun sık sık mırıldanarak yetişkin konuşmasına benzeyen dizeler oluşturduğu görülür.
Bu sesler anlamdan yoksun, akıcılık özelliği olan, düz cümle ya da soruya benzeyen acele mırıltı şeklindedir.
Bu anlaşılmaz konuşmalara, jargon denilmektedir. Mırıldanmalar,çocuk için sözcük yerini tutar.
Dil bilimcileri, ilk sözcüğün söylendiği bir yaş civarını genellikle dilin başlama noktası olarak kabul ettiği görülür. Bu dönemde çocuk, birkaç jesti ve sözcüğü anlar.
Bu aşamadan sonra bebekler, artık anlamları araştırmaya kendi dillerini öğrenmeye hazır durumdadırlar.
Tek sözcük dönemi, 12-18. aylar arasında görülür.
Çocuğun gerçek konuşmaya geçmesi bu dönemin özelliğidir. Mırıldanma ile gerçek konuşma arasında bir suskunluk dönemi geçtikten sonra sesle oynamanın rastlantısal sonucu olarak sözcük ortaya çıkar.
Tekrarlanmalar yolu ile uygun olarak kuvvetlenir. Sözcüğün ilk yaşın sonuna doğru, 1-2
yaşlar arasında görülmeye başlamasıyla dilin başladığı düşünülür.
Çocuğun sözcüklerinin gerçek bir sözcük olarak kabul edilmesi için,çocuk bu sözcüğü, belli bir durum ya da nesneyi belirtmek üzere tutarlı ve doğru olarak kullanmalıdır. Çocuğun ilk anlamlı konuşmaları “mama”, “baba” gibi tek sözcüklerden meydana gelir.
Çocuk bu sözcüklerle; insanlar, oyuncaklar, yiyecekler, giyecekler gibi bildiği dünyadan söz ederler.
Sözcükler hareketler yoluyla öğrenilir. Örneğin çocuk kapı vuruluşunu belirtmek üzere
kullandığı “kapı” sözcüğünü, yerde duran bir ayakkabıdan daha önce anlatabilir.
İlk kullanılan ifadelerin sık tekrarlanan hareketler (başbaş gibi) olduğu belirtilmiştir.
Bu dönemdeki çocukların ifadeleri, içinde bulundukları durumla birlikte ifade edilmelidir. Tek sözcükler bir cümlenin anlamını taşıyabilir.
Çocuk babasının resmini göstererek “baba”diyorsa bu adlandırma, eğer babasının terliklerini göstererek “baba” diyorsa terliklerin babasına ait olduğunu söylüyordur. Bakışın yönü, ses iniş–çıkışı, jest ve mimiklerin anlatıma katılımı çocuğun ifadesini belirlemede önemlidir. Başlangıçta söylenen bu tek kelimeler konuşma ve etkinliğin birleşmesini sağlar.
Örneğin “atdaa” kelimesi sokağa gitmeyi anlatır.
Bu dönemde çocukların alıcı dillerinin, ifade edici dillerine göre daha iyi gelişmiş
olmasının nedeni kavramsal gelişimin dil gelişiminden ileri olmasıdır.
Dönemin sonuna doğru sözcük hazinesi gelişme gösterir.
Eğer dil gelişiminde yolunda gitmeyen gecikmeler varsa bu durum bu 4. sinyaldir.
Bu durumda bir çocuk psikiyatristine götürmenizi öneririz.
Dil gelişimi birçok ailemizin çocuğun gelişimindeki sıkıntıyı ilk fark ettiği alandır.
Birçok ailenin geliş sebebi çocuğun konuşmamasıdır.
Fakat bunun için çocuğumuzun 3 yaşını geçmesini beklemenin de gereksiz olduğunu belirtmek isterim.
Aslında 3 aylık bir çocuğun bizlere verdiği gelişim sinyallerini doğru alabilmek, farkına varmak erken tanı için çok önemli bir aşamadır.  
Yaşamın ilk yılarında konulacak tanı çok doğru olmamakla birlikte büyük olasılıkla “ yaygın gelişimsel bozukluk” olacaktır.
İlk günler inkar, üzüntü, depresyon, korku, panik ,araştırmalarla dolu bir başlangıç süreci şeklinde geçer. Daha sonrası  ise mücadeleci, sabır yüklü ve dayanıklı olmanız gereken çocuğunuzla birlikte yürüyeceğiniz uzun bir yoldur.
Bence otizmi anlamak için;
yolun başında ön yargıları, korkuları ve kulaktan dolma bilgileri dışarıda bırakıp her şeyden önce onların çocuk olduğunu unutmamamız gerekir.
Başarının yolu onları geçiştirmek yerine anlamaya, iyi gözlemlemeye çalışmaktan geçer. Çocuklarımızın her yaptığı davranışın bir sebebi olduğunu 10 yıldır her gün yaşayarak görüyorum.
Bence pek çok konuda olduğu gibi Otizmin de altın anahtarları vardır.
Siz kapıları açabildikçe çocuğunuzun dünyasına daha çok girebilirsiniz.Bu anahtarları deneyimlerimiz ve yaşadıklarımızla birlikte oluşturmalıyız.
Ben birkaç anahtar veriyorum, sizlerin anahtarlarına da ihtiyacımız olacak anahtarlarımızı birleştirelim umuda giden yolu birlikte aydınlatalım.

OTİZMİN ANAHTARLARI

*O henüz bir çocuk bunu asla unutmayın.
*Onu çok sevin ve hep yanında olduğunuzu hissettirin.
*Onunla hep konuşun, hayırlarınızı da evetlerinizi de ona gerekirse defalarca açıklayın.
*Korkularını, heyecanını, telaşını anlamaya çalışın. Çok iyi gözlemleyin çünkü muhakkak bir sebebi vardır.
*Bazen çok inatçı davranabilir. Zıtlaşmayın.
*Kuralları baştan koyun ve sabırla ona anlatın. Kararlı olduğunuzu gördüğünde kabullenecektir. Yeter ki onu değişken davranışlarınızla şaşırtmayın.
*Onu cesaretlendirip motive edin buna her birey gibi ihtiyaçları var. Gerektiği durumlarda ödüllendirin ve her fırsatta başarısını paylaşın.
*Hayatındaki rutinlerine saygı duyun. Eğer yaşamının gidişatına çok etki etmiyorsa saygı duyun. Hepimizin bazı ritüelleri yok mudur?
*Onunla anne – baba olarak kaliteli vakit geçirin.
*Ona da sorumluluklar verin. Başarmanın ilk temelini ailesinde güvendiği kişilerle yaşamasına fırsat verin.
*Onunla konuşurken aynı seviyeye gelin ve çok uzun cümleler kurmayın. Net ve anlaşılır cümleler seçin.
*Onu sosyal çevreden soyutlamayın. Sosyal ortamda uyması gereken kuralları yaşayarak öğrenmesine fırsat verin.
* Yapmasını istediğiniz davranışlarda ona model olun…
 

SELDA GÜNGÖR (Çocuk Gelişimci)
Martı Danışmanlık ve Gelişim Merkezi

Not:

Martı Danışmanlık ve Gelişim Merkezi uzmanlarından  ailelerin çocukları ile kalıteli vakit geçirme yöntemleri, muhakeme ve yargılama becerilerinin oyun yöntemi ile
geliştirilmesi ve yaratıcılık konularında da  paylaşımlarda bulunacağımızı duyurmaktan mutluluk duyarız.

About the author

admin

Add Comment

Click here to post a comment

Kategoriler

Ekemiş Posta Kutunuzda

Arşivimiz

error: Content is protected !!