Ana sayfa Anne-Çocuk Hamilelik İz Bırakanlar Otizm Otizm Anneleri Sağlık

Hamilelik ve Öncesinde Nelere dikkat Etmeliyiz ki ..(3)

hamilelik 3Gelelim asıl netameli konu olan kimyasal toksinler ve ağır metallere

Bugün, dünyamızda 70-80 yıl önce bilinmeyen yada olmayan yaklaşık 80.000 sentetik kimyasal madde kullanılmaktadır. Bu rakama her yıl yenileri ekleniyor. Kimyasal maddeler dünyanın aynı zamanda her yerinde bulunabilmekte ve kimyasalların izlerine/kalıntılarına insanlar, hayvanlar, bitkiler, toprak ve havada rastlanabiliyor. Mesela DDT ve hekzoklorobenzen yıllar önce yasaklanmasına karşın hala doğada ve insan vücudunda tespit edilebiliyor.Yani öyle kolay kolay da yok olamıyorlar.

Üstelik bu toksik maddeler her yerde bulunabiliyor; havada, badanada, panjurlarda, halıda, mobilyada, temizlik araçlarında, deterjanlarda, makyaj malzemelerinde, pişirme kaplarında, elektronik eşyalarda, giysilerde, aşılarda , gıda katkılarında, sebzelerde, meyvelerde, ette, sütte, oyuncaklarda ……

Toksik maddelerin yan etkileri olmaması beklenemez. Adı üstünde toksik….

Bunlar hücre zarını hasara uğratıyorlar, serbest radikal aktivitesini arttırıyorlar, enzimleri tahrip ediyorlar, kanser yapıyorlar, bağışıklık sistemini çökertiyorlar; vitamin ve mineral eksikliklerine, doğuştan organ ve iskelet anormalliklerine, davranış, algılama, bilişim ve motor fonksiyonlarda değişik şiddetlerde bozukluklara yol açıyorlar.

Eğer kişinin detoksifikasyon yeteneğinde doğumsal ya da sonradan alınan toksisiteye bağlı olarak genleri açılıp kapanma yoluyla hasara uğruyorsa küçücük dozlar bile etkili hale gelebiliyor. Yaş ne kadar küçük ve beyin ne kadar az olgun ise zarar da o oranda artıyor. En büyük hasara anne karnındayken maruz kalınıyor.

Ben böcek fobim yüzünden yıllarca diazinon denilen bir ilaçla evi böceklerden arındırma işlemi yaptım. Hamileliğimden 6-7 ay önce yaptığım ilaçlama ile çocuğum doğduktan 1.5 yıl sonrasında bile evime giren böcekleri ölü buluyordum.

Bir çok toksinin birikici etkileri nedeni ile kalıcı ve geri dönüşümsüz hasarlar doğabiliyor. Çok düşük dozda alınsalar bile sinsi sinsi birikip etkilerini yıllar sonra gösterebiliyorlar. Bu nedenle çocuklarımız, torunlarımız ve hatta kendi geleceğimiz için toksik kimyasallara daha dikkatli yaklaşmalı mümkün olduğunca uzak durmalıyız.

Sadece kanser değil, nedeni bilinmeyen birçok hastalığın mesela nöropsikiatrik hastalıkların, astımın, kalp hastalıklarının çoğunun bu toksinlere bağlı gelişebileceğini uzmanlar bize söylüyorlar (19).

Sonuçları açıklanan 2009 yılında bir araştırmada yenidoğan bebeklerin göbek bağından alınan örneklerde ortalama 287 toksin saptanmış (20). 217’si beyin ve çevresel sinir sistemi için toksik. Bu toksinlerden 180’inin kansere, 208’inin doğumsal anomalilere neden olduğu saptanmış..

Evet sırada çevresel toksinlerin etkisi var;

Örneğin bir de bağırsak sağlığı konusu var. Annenin de çocuğun da bağırsak sağlığı önemli ve hepimiz biliyoruz ki tüm bedensel aktivitelerin en önemli yeri bağırsak.

Hamilelik öncesi ciddi bir bağırsak enfeksiyonu geçirmiş ve sonrasında ototimmün sorunlar da yaşamış bir anneydim halime kaldığımda. Bu sürecimin arkasından beyin ile ilgili sağlık sorunları da yaşamıştım. Annenin hamilelik öncesi ve sürecinde geçirdiği hastalıklar da çocuklar için antikor oluşturayım derken kendi vücuduna saldıran ototimmüniteye sebep olabiliyor. Bunun da çocuğun beyin gelişiminde bazı ileti hasarlarına neden olduğu bilinmekte ve tıbben çalışmalarla kanıtlanmış durumda.

Aşıların ömrünü uzatmak için kullanılanTimerosalin %49.6’sı cıvadır; metabolize olduğunda etilcıva ve tiyosalisilata dönüşür.Cıva bileşikleri sinir sitemi hücrelerini tahrip ederek etkisini gösteriyor. Kronik cıva zehirlenmesi kalp hastalığı, otizm, konuşma bozukluğu, hiperaktivite, havale gibi çok sayıda hastalığa neden olabiliyor(eğer detoks sistemi hasarlı ise)

Kronik cıva zehirlenmesinde görülen duyusal, nörolojik, motor, davranış nörotransmitter ve biyokimyasal bozuklukların aynıları otizmde de görülebiliyor.

Günümüzde yapılan aşıların içinden bu madde çıkarıldı. Ama grip aşıları hariç.

Otizmli çocukların önemli bir bölümünde kan ve doku cıva düzeyleri yüksektir. Ama her otistik çocukta cıva yüksek değildir. Yani cıva otizmin önemli bir nedenidir ama tek nedeni değildir. Kurşun, arsenik, alüminyum gibi ağır metallerin yanında sütteki kazein, buğdaydaki glüten ya da çok sayıda başka kimyasal toksin, ayrıca çeşitli mikroorganizmaların çıkardıkları toksinler ve metobolik bozukluklar da otizm gibi zihni bozukluklara neden olabiliyor.

Balık ve deniz ürünlerinin içinde bulunan cıva, daha farklı bir molekül olup metil cıvadır. Fakat hem etil cıva hem de metil cıva aynı derecede toksiktir. Yani cıva hangi tip olursa olsun toksiktir ve detoks mekanizmanız bozuksa hangi hastalık kapınızdadır bilemezsiniz.

Ağızdan alınan cıva da ( kirli balıklardan alınan) zararlıdır ama genellikle çok azı kana geçer. Halbuki aşılar iğne yolu ile verildiğinden cıvanın tamamı kana geçer.Beyin gelişiminin çok hızlı olduğu hayatın ilk aylarında ağır bir metalin ya da başka bir toksinin beyin üzerindeki hasarı çok daha fazla olmakta.

Hamile kadınların dişlerinde amalgam dolgu olması meselesi

Hamile annenin diş dolgularındaki cıva bebeğin beynine zarar veriyor (21) ağzında 8 amalgam dolgu olan bir kişinin kanına günde 10 ile 120 μg cıva girebiliyor

Neyse ki Britanya, Fransa, Almanya, Isveç, Norveç, Japonya, Taiwan artık amalgam dolguyu büyük ölçüde terk etti. Türkiye’de de kompozit dolguya geçiş başladı.

Cıvanın toksisitesinden korunmak için cıva içeren aşılardan kaçınılması, fazla cıva biriken büyük balık ve deniz ürünlerinin tüketilmemesi, diş tedavilerinde amalgam kullanılmaması gerekiyor. Diş dolgularının anne adayı hamile kalmadan çok önce çıkartılması lazım. Gebelik sırasında çıkartmak ise anneden bebeğe birden bire çok miktarda cıva geçmesine neden olması bakımından tehlikeli.

Şahsen bana hamileliğim esnasında cıvalı dolgu yapılmıştı. Üstelik hamilelikten 8-10 ay öncesi 12 adet dişimin cıvalı dolguları yenileri ile değiştirilmişti. Aldığımı toksisitenin haddi hesabı yok. Yavrumun bu haline oturup şükretmeliyim galiba. 

Sağlıklı bir bebek sahibi olmak için neler yapılmalı?

Dr. Weston Price (22). kitabında doğal şekilde beslenen kabile insanlarının hepsinin çok sağlıklı olduğunu ama aynı genetik yapıya sahip yerlilerin batı tipi beslenmeye geçtikten hemen sonra hızla fiziksel ve ruhsal yozlaşmaya maruz kaldıklarını belirtmiş. Gezdiği bazı Afrika kabilelerinde şöyle bir gelenek olduğunu öğrenmiş:

İki genç insan evlendikleri gün gerdeğe giremezlermiş. En az 6 ay beklemeleri gerekiyormuş. Bu süre içinde yakalanan avların en iyi kısımları (sakatat), en taze meyve ve sebzeler onlara verilirmiş. Bu özel beslenme hamile kaldıktan sonra da anne adayında devam edermiş. Eğer bir kabilede anormal bir bebek doğarsa bu durum o köyün kabahati olarak diğer köyler tarafından ayıplanırlarmış. ‘Ne hata yaptınız da bu çocuk böyle doğdu?’ derlermiş.

Son olarak alınacak tedbirleri Özetlersek;

Döllenmeden önceki 6 aydan itibaren aşağdaki tedbirler alınmalıdır.

*Kesinlikle rafine edilmiş gıda tüketilmemeli

*Margarin ve sıvı yağların (mısır, soya, ayçiçeği vb) kullanılmaması, bunların yerine hayvani yağlar (tereyağı, iç yağı, kuyruk yağı) ve sızma zeytinyağı tüketilmeli.

*Un ve şekerden fakir, sebze, meyve, et ve yumurta gibi doğal gıdalardan zengin bir diyet uygulanılmalı (insülin direnci önlenmeli)

*İyotlu tuz kullanılmalı(doktor aksini söylemedikçe)

*Yeterli güneşlenmeyenlere D vitamini takviyesi yapılmalı. (Dr. Kontrolünde)

*Bağırsak florasında bulunan probiyotikleri artırdıkları için bol bol fermentasyon ürünleri (kefir, turşu, ev yoğurdu, peynir, şarap, boza, sirke, tüketilmeli

*Sigara ve alkol tüketilmemeli,uykuya önem verilmeli

*Doğal gıda tüketemeyenlere günde 1 mg folik asit verilmeli (Dr kontrolünde)

*EPA+DEHA miktarı günde 500-1000 mg olacak şekilde balık yağı alınılmalı (Dr kontrolünde)

*Hafif egzersizler yapılmalı

Serpilgül Vural Kınacı

KAYNAKLAR

1)Olsen SF, Secher NJ. Low consumption of seafood in early pregnancy as a risk factor for preterm delivery: prospective cohort study BMJ 2002;324:447

2)Hibbeln JR. Seafood consumption, the DHA content of mothers’ milk and prevalence rates of postpartum depression: a cross-national, ecological analysis. J Affect Disord. 2002;69(1-3):15-29.

3)Neuringer M, Connor WE, Van Petten C, Barstad L. Dietary omega-3 fatty acid deficiency and visual loss in infant rhesus monkeys. J Clin Invest 1984;73:272–6.

4)Helland IB, Smith L, Saarem K, Saugstad OD, Devron CA. Maternal supplementation with very-long-chain n-3 fatty acids during pregnancy and lactation augments children’s IQ at 4 years of age. Pediatrics 2003;111:e39-e44.

5)Helland IB, Saarem K, Saugstad OD, Drevon CA. Fatty acid composition in maternal milk and plasma during supplementation with cod liver oil. Eur J Clin Nutr.1998; 52 :839 – 45

6)Czeisel AE. Reducing risk of birth defects with periconceptional micronutrient supplementation. In Delange FM, West KP Jr (eds) Micronutrients in the first moths of life. Nestle Nutrition Workshop Series Pediatric Program 2003;52:309-25

7)Kim YI. Role of folate in colon cancer development and progression. J Nutr 2003;133(suppl):3731S–9S.

8) Eyles D, Brown J, Mackay-Sim A, McGrath J, Feron F: Vitamin D3 and brain development. Neuroscience. 2003;118(3):641-53

9)Torrey EF, Miller J, Rawlings R, Yolken RH. Seasonality of births in schizophrenia and bipolar disorder: a review of the literature. Schizophr Res. 1997;28(1):1–38.

10)Kinney DK, Barch DH, Chayka B, Napoleon S, Munir KM. Environmental risk factors for autism: Do they help cause de novo genetic mutations that contribute to the disorder? Med Hypotheses. 2010;74(1):102-6.

11)Erkkola M, Kaila M, Nwaru BI et al. Maternal vitamin D intake during pregnancy is inversely associated with asthma and allergic rhinitis in 5-year-old children. Clin Exp Allergy. 2009;39(6):875-82.

12)Milman N. Iron and pregnancy–a delicate balance. Ann Hematol. 2006;85:559–65.

13)Grantham-McGregor S, Ani C. A review of studies on the effect of iron deficiency on cognitive development in children. J Nutr. 2001;131: supp 2:649S–66S.

14) Rosenfeldt V, Benfeldt E, Nielsen SD et al. Effect of probiotic Lactobacillus strains in children with atopic dermatitis. J Allergy Clin Immunol 2003; 111: 389–95.

15)Kalliomaki M, Salminen S, Arvilommi H, et al. Probiotics in primary prevention of atopic disease: a randomized placebo-controlled trial. Lancet 2001; 357: 1076-1079.

16)WHO, UNICEF, ICCIDD: Indicators of assesing iodine deficiency disorders and their control through salt iodinization. WHO/NUT/94.6 Geneva, WHO,1994

17)VU, Rege SS, Fall CH. Vitamin B12 and folate concentrations during pregnancy and insulin resistance in the offspring: the Pune Maternal Nutrition Study. Diabetologia. 2008;51(1):29-38.

18)Yajnik CS, Deshpande SS, Jackson AA, Refsum H, Rao S, Fisher DJ, Bhat DS, Naik SS, Coyaji KJ, Joglekar CV, Joshi N, Lubree HG, Deshpande

19)Wilson A, Platt R, Wu Q, Leclerc D, Christensen B, Yang H, et al. A common variant in methionine synthase reductase combined with low cobalamin (vitamin B12) increases risk for spina bifida. Mol Genet Metab 1999;67:317-23.

20)http://www.ewg.org/reports/bodyburden2/execsumm.php
AXYS Analytical Services (Sydney, BC) and Flett Research Ltd. (Winnipeg, MB)

21)http://www.attorneyaccess.net/Thimerosal.cfm

22)Price WA. Nutrition and physical degeneration, New York, Paul B. Hoeber, Inc., 1939

Prof Dr. Ahmet Aydın

Dr. Cem Kınacı

About the author

admin

Add Comment

Click here to post a comment

Kategoriler

Ekemiş Posta Kutunuzda

Arşivimiz

error: Content is protected !!